Etiketler

24 Eylül 2015 Perşembe

11 Doktor 11 Öykü - Kitap Tanıtımı ve Yorumu


Mutlu bir akşamdan merhabalar,
Bugün bloğumuzun ismiyle yakından alakalı bir kitabı sizlere tanıtmak istiyorum. Zeynep’le beraber iki hafta önce açtığımız bu bloğun ismine bir türlü karar veremiyorduk ve ikimiz de whovian (Doctor Who adlı dizinin çılgın hayranları) olduğumuz için böyle bir isim seçtik. Mavi Kulübe bildiğiniz gibi Tardis’i simgeliyor. Diğer isim önerilerini duymak bile istemezdiniz. (Örnek; Mavi İmpalalı Sherlock… Söylemiştim.)


Her neyse, gelelim kitabımıza. Alırken beklentilerim gayet yüksekti. Sonuçta 11 Doktor’un olduğu 11 tane öykü! Beklentilerimi gayet karşıladığını söyleyebilirim. Tüm öykülerin farklı yazarlar tarafından yazılmış olması sayesinde sıkıcılıktan uzak, heyecanlı ve anlatımda tekrara düşmeyen bir kitap ortaya çıkmış.


Kitabın bilgilerine bakacak olursak;
Orijinal Adı: Doctor Who: 11 Doctors 11 Stories
Yazar(lar)ı: Eoin Colfer, Michael Scott, Marcus Sedgwick, Philip Reeve, Patrik Ness, Richelle Mead, Malorie Blackman, Alex Scarrow, Charlie Higson, Derek Landy, Neil Gaiman
Çeviren: Emirhan Burak Aydın
Sayfa Sayısı: 503
Yayın Evi: İthaki


Arka Kapak
11 Öykü. 11 Yazar. 11 Doktor. 1 Zaman Lordu. Bugün Galaksimizde Yaşayan En İlginç Yazarlar Her Bir Doktor İçin Yeni Bir Macera Yarattılar.




Doctor Who adlı diziye ayrı bir bölümde değineceğimiz için burada ayrıntıya girmiyorum. Doctor’un Gallifreyli bir Zaman Lordu olduğunu, mavi bir telefon kulübesi görüntüsüne sahip Tardis ile zamanda ve uzayda yolculuk yaptığını bilmeniz şimdilik yeterli. Ve tabiki rejenerasyon! Ölümcül bir darbe aldığında rejenerasyon geçirip tamamen başka bir bedene sahip oluyor. Anıları aynı kalsa da tavırlarında, zevklerinde ve düşüncelerinde değişmeler olabiliyor. Kitapta 11 Doktor olmasının sebebi de bu.

Not: 12. Doktor’umuz bu kitapta yer almasa da şu an 9. sezonda kendisini keyifle izlediğimizi belirtmek istiyorum.

11 Doktorla beraber Susan, Jamie, Peri, Ace, Martha ve Amy gibi muhteşem yol arkadaşlarıyla; Ruh Korsanları, Archonlar, Master, Dalekler ve adını daha önce duymadığım korkutucu düşmanlarla; Adsız Kent ve Skaro gibi ilginç mekanlarıyla oldukça zengin olan bu kitap bize dizide görmediğimiz maceralar sunuyor.

Öyküler genelde samimi, esprili bir dille yazılmış. Çoğunlukla yüzümde bir gülümsemeyle okudum. Kimi yerde duygulanırken, sinirlendiğim yerler de olmadı diyemem. Kitabın whovianlar için bir hazine değerinde olduğunu içtenlikle söyleyebilirim. Doctor Who’yu severek izliyorsanız bu kitabı okuyun. Eğer hiç izlemediyseniz önce diziye bir şans verebilirsiniz.


Kitaptan alıntılar paylaşmak istedim;

Ah, keşke şu papyonlu, uzun boylu rejenerasyonumda olsaydım, diye düşündü Doktor.


Hogwarts’a pek benzemiyor, diye düşündü Doktor. Sonra bu göndermeyi neredeyse bir yüzyıl daha kimsenin anlamayacağını fark etti.


“Ama var işte! Bunu Dalekler’den nefret ettiğin için yapıyorsun. Onlardan hep nefret ettin. Ne bu evrende, ne de diğerlerinde mutlulukla yaşamayı hak etmediklerini düşünüyorsun. Çocuksu bir tanrı kompleksine sahip ukala bir Zaman Lordu’sun sadece ve onları sonsuza kadar cezalandırmak istiyorsun.”


Doktor buna gülümsedi. Bir zamanlar, uzun zaman önce, bir ismi vardı. Dokuz yüz yıl önce. Aklında o kadar çok hatıra vardı ki birçoğu önceki rejenerasyonlarına aitti… Sanki başkalarının olan bu hatıralar öyle sönük ve belirsizdi ki, bazen hayaletlerin fısıltılarını andırıyorlardı.


“Ah, hayatım boyunca pek çok yol arkadaşım oldu,” dedi Doktor. “Susan, Barbar ve Ian, Prens Egon, Jamie, Polly, Ella McBrien, Sarah-Jane Smith, Leela… Gelir ve kaçınılmaz olarak giderler. Ancak onlar olmadan…”
“Sadece geriye kalan son yalnız Zaman Lordu’sun.”


“Rose mu? Komikti, çetincevizdi, akıllıydı ve bilgiliydi. Beni ve erkek arkadaşı Mickey’yi kurtardı. Bütün gezegeni kurtardı hatta.”
“Ah, aşık olmuşsun sen,” dedi Ali, hafiften alayla.


“Kendini uzayda süzülen bir toz zerresi gibi düşün,” dedi Doktor, onun etrafında yavaşça dönerek. “Çevrende yıldızlar doğup ölüyor. Gezegenler ekseninden geçiyor. Göktaşları geçiyor, asteroitler sürükleniyor ve arada sırada, eğer gerçekten çok şanslıysan uzaktan bir yaşamın izini hissediyorsun.”


“Tornavidanın yaptığı onca şeyin arasında,” diye fısıldadı Martha, “fener olma özelliği niye yok?”
“Çünkü o bir sonik tornavida,” diye fısıldadı Doktor, “lazer yayıcı değil. Bir sonraki tornavida tasarımımda bir fener de olacak, söz veriyorum.”


“Bundan keyif alıyorsun,” dedi Amy. “Bütün dünyam gizemli bir ses tarafından ele geçirildi. Bütün insanların soyu tükendi. Rory gitti. Sen ise bundan keyif alıyorsun.”
“Hayır, hiç de bile,” dedi Doktor, bundan ne kadar keyif aldığını göstermemek için elinden geleni yaparak.


Sert bir ses çıktı ve kapı ardına kadar açıldı. Aniden beliren güneş ışığı kör ediciydi. Doktor keyifle arkadaşını ve tanıdık, mavi, büyük polis kulübesini gördü. Önce hangisine sarılacağına karar veremedi.


Bugünlük de bu kadar ^_^               

                                                                                                                             -Şeyda



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder